Müsilaj Sorunu ve Deniz Suyunun Isınması: Türkiye’deki Durum ve Alınan Önlemler

Müsilaj Sorunu ve Deniz Suyunun Isınması

Deniz suyunun normallerin üzerinde ısınmasıyla birlikte, geçtiğimiz ocak ayında Çanakkale’de müsilajın tekrar ortaya çıkmaya başladığını dile getiren Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Esma Ulusoy, “Normalde nisan ayında beklenen bu artış, çok daha önce görüldü. Son dönemde havaların soğumasıyla birlikte, bu artış geçici olarak yavaşlasa da tamamen ortadan kalkmış değil.” dedi.

2021’deki müsilaj felaketinden sonra Türkiye’de çeşitli önlemler alındığını hatırlatan Dr. Ulusoy, “Birleşmiş Milletler raporu, felaketlerin son 50 yılda beş kat arttığını gösteriyor. Bu, küresel ısınmanın ciddi etkisini ve gezegenimizi giderek daha yaşanmaz hale getirmedeki rolünü açıkça gösteriyor.” şeklinde konuştu.

Müsilaj Salgısının Nedenleri

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nden Dr. Ulusoy, müsilaj sorununa dikkat çekerek, müsilaj salgısının okyanus, deniz ve göllerde yaşayan fitoplanktonların, stres koşullarında (besin kıtlığı, kolonizasyon gibi) bolca ürettiklerini belirtti. Dr. Ulusoy, “Serbest oksijenin üçte ikisini üreten bu mikroskobik algler, denizlerdeki kirlilikle artan azot ve fosforun yanı sıra uygun sıcaklık koşullarını da bulduğunda inanılmaz bir hızla çoğalır. Bu durum, sularda tehlikeli mikropların çoğalmasına yol açar. Mikro alglerin oluşturduğu müsilaja tutunan mikroplar, dev kütlelere dönüşerek hem denizin üstünde hem de tabanında birikir. Sonuç olarak, deniz canlılarının ölümüne, kötü bir kokuya ve büyük bir çevre felaketine neden olur.” dedi.

Dünya Genelinde Müsilaj Durumu

Deniz suyunun normallerin üzerinde ısınmasıyla birlikte, geçtiğimiz ocak ayında Çanakkale’de müsilajın tekrar ortaya çıkmaya başladığını dile getiren Dr. Ulusoy, “Normalde nisan ayında beklenen bu artış, çok daha önce görüldü. Son dönemde havaların soğumasıyla birlikte, bu artış geçici olarak yavaşlasa da tamamen ortadan kalkmış değil. Özellikle kapalı ve durgun sulara sahip denizlerde görülen müsilaj olgusu, dünyada ilk defa 1729’da Adriyatik Denizi’nde kaydedilmiş, ikinci olarak 1860’ta Yeni Zelanda’da gözlemlenmiştir. Sonrasında uzun yıllar boyunca Adriyatik, Tiren, Ligurya, Baltık, Ege ve Alboran denizlerinde, ayrıca Japonya ve Meksika Körfezi’nde de görülmüştür. 1900’lerden itibaren Adriyatik Denizi’nde sıkça rastlanan bu olay, İtalyan hükümetinin sıkı denetimleri sayesinde son on beş yıldır neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.” diye konuştu.

Türkiye’de Müsilaj Sorunuyla Mücadele

Türkiye’de ilk müsilaj vakasının 1992 yılında Erdek Körfezi’nde dalış sporcuları tarafından gözlendiğini ifade eden Dr. Ulusoy, şöyle devam etti: “2007-2008 yılları arasında Çanakkale Boğazı’ndan İzmit Körfezi’ne kadar belirgin bir müsilaj oluşumu tespit edildi. 2010-2020 yılları arasında, Marmara Bölgesi’ndeki sanayi, kentsel ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan atık sular, denizdeki azot ve fosfor yükünü arttırarak asitleşmeye ve oksijen konsantrasyonunun azalmasına neden oldu. Bu atık suların yüzde 80’i İstanbul’dan, geri kalanı ise sırasıyla Kocaeli, Bursa, Tekirdağ, Balıkesir, Yalova ve Çanakkale’den gelmektedir. Tüm bunlara ek olarak, küresel ısınmadaki artış, deniz suyu sıcaklığını anormal seviyelere yükseltmiş ve müsilaj oluşumunu tetiklemiştir. 2021 yılının ocak ayında başlayan ve yaz aylarına kadar kilometrelerce yayılan müsilaj felaketini hepimiz hatırlıyoruz. Aslında, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarındaki akıntılar sayesinde yüzyıllarca kendini koruyabilen Marmara Denizi, artık bu yükü taşıyamadığını bize defalarca göstermiştir.”

Alınan Önlemler

Özellikle 2021’deki bu felaketten sonra, Türkiye’de müsilaj sorunuyla mücadele kapsamında hükümet ve ilgili kurumlar tarafından çeşitli önlemler alınmıştır. Dr. Ulusoy, bu önlemleri şu şekilde sıraladı:

  • Atık su arıtma tesislerinin geliştirilmesi: Evsel ve endüstriyel atık suların arıtılmadan denize bırakılmasını önlemek için, mevcut tesislerin kapasiteleri arttırılıp yeni ileri biyolojik arıtma tesisleri kurulmuştur.
  • Denetimlerin artırılması: Deniz araçlarının sintine suyu ve kirli balast sularının kaçak deşarjını önlemek için denetimler sıkılaştırılmış, izleme faaliyetleri uydu ve insansız hava araçları ile desteklenmiştir.
  • Tarımsal kirliliğin azaltılması: Azot ve fosfor kullanımını kontrol altına almak için farkındalık projeleri ve iyi tarım uygulamaları hayata geçirilmiştir.
  • Marmara denizi koruma alanları: Bazı bölgeler koruma alanı ilan edilmiş ve balıkçılara ekonomik destek sağlanmıştır.

Gelecek İçin Acil Önlemler

2021’deki müsilaj felaketinden sonra Türkiye’de çeşitli önlemler alındığını hatırlatan Dr. Ulusoy, bu önlemlerin müsilaj sorununun çözümü için kritik adımlar olduğunu dile getirdi. “Ancak tüm paydaşların sürdürülebilir çözümler sağlamak için iş birliği yapması ve çevresel farkındalığı artırması esastır. Avrupa Birliği’ne bağlı Copernicus İklim Değişikliği Örgütü’nün verilerine göre, 2024 tarihin en sıcak yılı olarak kaydedildi. Ayrıca, Birleşmiş Milletler raporu, felaketlerin son 50 yılda beş kat arttığını gösteriyor. Bu, küresel ısınmanın ciddi etkisini ve gezegenimizi giderek daha yaşanmaz hale getirmedeki rolünü açıkça gösteriyor. Dolayısıyla kararlı ve hızlı bir şekilde hareket edilmesi geleceğimiz açısından çok önem arz ediyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir