Fırsatçılık ve Toplumsal Güvensizlik: Yangın Tüplerindeki Fiyat Artışları

Fırsatçılık ve Toplumsal Güvensizlik: Yangın Tüplerindeki Fiyat Artışları Üzerine Bir Değerlendirme

Türkiye’de birçok felaketin ardından yaşanan “fırsatçılık” kavramı, yangın tüplerindeki fiyat artışlarıyla bir kez daha gündeme geldi. Uzmanlar, bu tür fırsatçılıkların, toplumsal güvensizliği artırdığını vurguluyor. Sosyolog Dr. Berat Dağ, bu durumu değerlendirirken, devlet, toplum ve birey olarak hayati sorumluluklarımız olduğunu belirtiyor.

Dr. Berat Dağ, fırsatçılığın önlenmesi için Türkiye’de devletin, adalet, eşitlik ve özgürlük dengesine dayanan hukuk, siyaset, ekonomi ve eğitim süreçlerini güçlendirmesi gerektiğini ifade etti. “Bir daha böyle faciaların yaşanmaması adına, her bir kurumun ve bireyin etkin bir şekilde harekete geçmesi kaçınılmazdır.” diye ekledi.

Batılılaşma ve Çarpık Değerler

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Berat Dağ, Türkiye’nin yaklaşık iki yüz elli yıldır, seçkinci kadroların halka hamaset veya husumet üzerinden yaklaştığı aşırı Batılılaşma sürecinden geçmekte olduğunu belirtti. Bu durum, Batılı kapitalist ulus-devletlerin çıkarcılık temelli değerlerinin Türkiye’ye çarpık bir biçimde ithal edilmesine yol açıyor.

Dr. Dağ, “Bu nedenle, Türkiye’de devlet, toplum ve bireyi birleştiren adalete dayalı kadim değerler güncellenmedikçe, ortaya çıkan her krizi fırsata çevirmek isteyen insanlık dışı duyguların ve davranışların artması kaçınılmaz.” dedi.

Fırsatçılığın Toplumsal Güvensizliğe Etkisi

Türkiye özelinde fırsatçılığın, toplumsal güvensizliği artırdığına dikkat çeken Dr. Berat Dağ, “Zaten Türkiye’de toplumsal güven duygusunun giderek zayıfladığı gözlemlenmektedir. Fırsatçılık örnekleri bu durumu daha da kötüleştirebilir. Herkesin birbirine şüpheyle yaklaşması ve dayanışmanın azalması, bireylerin kendilerini tecrit etmelerine yol açabilir. Bu durum, toplumsal yaşamın en temel gerekliliklerinden biri olan sosyal etkileşimi tehlikeye atmaktadır.” şeklinde konuştu.

Adil ve Dayanışmacı Değerler Üzerine Düşünceler

Her toplumda çıkarcılığa dayalı kültürel örneklerin mevcut olduğunu belirten Dr. Dağ, “Asıl sorun, bu örneklerin tarih ve toplum açısından ne kadar etkili olduğudur. Osmanlı Devleti’nin, elde ettiği kaynakları bireylerin elinde birikmesini engelleyip topluma dağıtma geleneği, bu bağlamda hatırlanabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin, toplumu merkez alan adil ve dayanışmacı değerlere dayanan tarihi birikimini yeniden fark etmesi önemlidir.” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Devlet, Toplum ve Birey Olarak Sorumluluklarımız

Dr. Berat Dağ, fırsatçılığın önlenmesi açısından devlet, toplum ve birey olarak hayati sorumluluklarımız olduğunu ifade etti. “Devletin, adalet ve eşitlik ilkelerine dayalı düzenlemeleri güçlendirmesi elzem. Bunun yanı sıra, toplum ve bireylerin de kendilerini öteki ile bağdaştıracak özgürlükçü örgütlenmelere yönelmesi büyük bir önem taşıyor. Eğer devlet, toplum ve birey arasında sağlıklı bir etkileşim kurulabilirse, bu tür yıkıcı sonuçların azalması mümkün olacaktır.” dedi.

Faciaların Tekerrür Etmemesi İçin Harekete Geçilmeli

Kartalkaya’daki yangın nedeniyle duyduğu üzüntüyü dile getiren Dr. Berat Dağ, “Bir daha böyle faciaların yaşanmaması adına, her kurumun ve bireyin etkin bir şekilde harekete geçmesi gerekmektedir. Beyhude çatışmaları bir kenara bırakmalı ve adalet ile dayanışma temelli yapıların, her seviyede artırılması için çaba göstermeliyiz.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir